11 Ağustos 2014 Pazartesi

Otobüste uyandığımız ilk gün...

  GO 2.GÜN

Uykumu alarak Sofya da uyandığım bir sabahtı, hostelimizi çok merak ediyordum. Bavullarımızı indirdik, giriş yapamayacağımız için beklemek zorundaydık çünkü erken gelmiştik. Kahvaltımızı da ertesi gün yola çıkmadan önce değerlendirmek istediğimizden kendi malzemelerimizden oluşan bir kahvaltı hazırladık. Herkes 50 kişi burada ne yapıyor diye düşünürken birde neden bunlar kahvaltı varken kahvaltı hazırlıyor diye düşündü. Hatta bir çift hostelin kahvaltı kuyruğuna değil de bizimkine girmişti :) Çokta güzel doyduk. Akşam yemeğini de hostelin karşıladığını öğrenince çok mutlu olmuştuk.
Kahvaltı bitmişti ama saat hala 12 olmamıştı bavulları koymak için beklemek zorundaydık. Bu bekleme süreci biraz sıkıcı olsa da blog yazmamız gerektiğini Maksut Hoca hatırlattı ve o boşluğu da öyle doldurduk.

Ertesi gün zaman kazanmak için erkekler bavullarını otobüse yüklemeye gitti hostelin wifi sindeki ağırlık azaldığından telefonuma mesajlar gelmeye başladı bu fırsatı değerlendirmeden olmazdı tabi Skype ile ailemi aradım çok keyifliydi :)

Artık vakit odalarımıza yerleşmeye geldi. Kocaman bavulumuzu sırt çantamızı ve laptop çantamızı metrelerce güneşin altında taşıdık o yol cidden çok zorlu geçmişti. Geldiğimiz yeri görünce hem sevindik hem hayal kırıklığına uğradık çünkü asansör yoktu. Gerçekten o koca bavulu ve çantalarımızı 2. Kata taşımalıydık. Ben sırt çantamı çıkarttım ve bizim katta kalan erkeklere bir centil boy arıyorum bana yardım edin dedim tabiki de Cem hemen yardım etti. Alpay ve Ömer Faruk ise işim var diye odasına kaçtı:) Sonunda odaya yerleşmiştik grup ile buluşma vakti gelmişti.

Yunus elinde koli ile bekliyordu içinde 15 adet renkleri muhteşem olan lomography ler vardı. Gönüllü olarak almak isteyenler her gidilen yerde fotoğraflar çekecekti ilk başta almamayı düşündüm fakat sonrasında çok tatlı göründü ve sonuncusunu kaptım. :)


Sofya sokaklarında dolaşıp fotoğraf çekmeye başladık ama herkesin zıplayarak çekildiği fotoğrafta ben yoktum çünkü az zıplamışım :/ Ama bir dahaki zıplama fotoğrafında çıkıcam kararlıyım :)

Serbest zamanda Pınar, Cem, Serhat, Hande ve İbrahim ile keyifli kültür dolu yolculuğumuzu başlattık. En büyük amacımız hediyelik eşya dükkanı bulmaktı esnafa sorduk ama hiç kimse bilmiyorum diyordu. En sonunda bir bakkal sahibi teyze bize metro istasyonunda olduğunu söyledi. Paramızı eurodan levaya çevirttik ben bir kartpostal ve magnet aldım. Sofyada bulunan Mimar Sinan’ın yapmış olduğu Banyabaşı Camii ye girdik türk bir amca vardı çok tatlıydı. :) Başörtüsü var mı diye sorduğumuzda bize kapşonlu yeşil bir pardüse verdi aslında çok mantıklı bir şey Türkiye de bile yok bence olmalı.

Camii yi bitirdikten sonra ise eskiden camii fakat şuanda kilise olan binaya girdik. Cem kilisede kutsal su ile şişesini doldurmak istedi ama Pınar ona engel oldu. Cem çok üzüldü aslında bende içebilirdim çünkü su avrupada çok pahalıymış. Sonrasında hostele dönüp yemek yedik. İyiki kilisede su içmemişiz Sofya da çeşmeden su içiliyormuş. :)

O akşam dışarı çıkmamız yasaktı çünkü bloglarımızı yazmak zorundaydık. Pınar ise hostelin resepsiyonundaki süperman tsörtlü çocuktan akşam gidilmesi eğlenceli olan mekanların isimlerini almıştı. Bizim oraları gezebilmemiz için Maksut Hoca dan izin almamız lazımdı. Şartımız saat 10 a kadar tüm görevleri yapalım 10 dan 12 ye kadar dışarda duralımdı. Maksut Hoca sağolsun bize güvendi ve izin verdi.

Yapmamız gerekenler hemen yurda gidip duş alıp blogları yazıp fotoğrafları Tuğçeye teslim etmeliydik. Eğlenceli bir şekilde tamamladık çünkü R&B çalan bir mekana gidecektik elimizde harita vardı ama tarif almamız gerekti birkaç kişiye sorduk. İstanbul da bir laf vardırya hani sora sora Bağdat bulunur. Cidden Bağdat caddesinin arabasız halini Sofya da bulduk. İnsanlar ya içiyodu ya dondurma yiyordu. En sonunda mekanı bulduk açıktı fakat içerisi bomboştu meğerse Cuma ve Pazar günleri Sofyada eğlence mekanlarında eğlenilmiyormuş. Takdir ettik tabiki ama Pazar günümüzün orda olması kötü oldu yada neyse büyük şehirler Pazar gününe denk gelmesin daha iyi :)
Bizde tabi napalım bende 5 leva Pınarda 2 Leva dondurma alalım dedik onuda alamadık mı iyice moralimiz bozuldu tam sokağın köşesini dönüyordukki bir casino var kapısının önünde iki kocaman alaaddinin cini gibi heykel kapıdan girdik belinde bel çantası olan bir kadın pasaportlerımızı istedi e tabi pasaportta yok. Maksut Hoca nedense bize vermiyo gruptan ayrılıp kaçıcaz mı düşünüyo anlamadım yani :) Boynumuzdada o sırada hiç çıkartmadığımız gençlik otobüsü boyunluklarımız var Pınar çok masum bir şekilde kıza kartı göstererek bu olmaz mı diye sordu. Bizim gözümüzde ne kadar şirin olsa o kız bize giremezsiniz deyip sırıttığında Pınar altta kalır mı hiç çok para kaybettiniz demiş ben o sırada duymadım eğer duysaydım koca bir kahkaha patlatmıştım yani :)

Orayada giremeyince döndük hostele yolda diğer odadaki arkadaşları gördük hadi katta parti yapalım diye kararlaştırdık alt kattakilerede haber verdik yemek kutularımız otobüste olduğundan yanımızda az yiyecek vardı herkes çantasındakini çıkardı zaten sadece karşı odamızdakiler geldi müziksiz partimize :) Ertesi gün öğrendik ki diğerleri şaka yaptığımızı sanmış. Hep birlikte Nihata vine çektik ve geceyi kendimizce komik bir şekilde tamamlamış olduk. :)


ELİF ARSLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder