GO 2.GÜN
Uykumu alarak Sofya da uyandığım bir sabahtı, hostelimizi
çok merak ediyordum. Bavullarımızı indirdik, giriş yapamayacağımız için
beklemek zorundaydık çünkü erken gelmiştik. Kahvaltımızı da ertesi gün yola çıkmadan
önce değerlendirmek istediğimizden kendi malzemelerimizden oluşan bir kahvaltı
hazırladık. Herkes 50 kişi burada ne yapıyor diye düşünürken birde neden bunlar
kahvaltı varken kahvaltı hazırlıyor diye düşündü. Hatta bir çift hostelin
kahvaltı kuyruğuna değil de bizimkine girmişti :) Çokta güzel doyduk. Akşam yemeğini de hostelin karşıladığını öğrenince çok
mutlu olmuştuk.
Kahvaltı bitmişti ama saat hala 12 olmamıştı bavulları
koymak için beklemek zorundaydık. Bu bekleme süreci biraz sıkıcı olsa da blog
yazmamız gerektiğini Maksut Hoca hatırlattı ve o boşluğu da öyle doldurduk.
Ertesi gün zaman kazanmak için erkekler bavullarını otobüse
yüklemeye gitti hostelin wifi sindeki ağırlık azaldığından telefonuma mesajlar
gelmeye başladı bu fırsatı değerlendirmeden olmazdı tabi Skype ile ailemi
aradım çok keyifliydi :)
Artık vakit odalarımıza yerleşmeye geldi. Kocaman bavulumuzu
sırt çantamızı ve laptop çantamızı metrelerce güneşin altında taşıdık o yol
cidden çok zorlu geçmişti. Geldiğimiz yeri görünce hem sevindik hem hayal kırıklığına
uğradık çünkü asansör yoktu. Gerçekten o koca bavulu ve çantalarımızı 2. Kata
taşımalıydık. Ben sırt çantamı çıkarttım ve bizim katta kalan erkeklere bir
centil boy arıyorum bana yardım edin dedim tabiki de Cem hemen yardım etti.
Alpay ve Ömer Faruk ise işim var diye odasına kaçtı:) Sonunda odaya yerleşmiştik
grup ile buluşma vakti gelmişti.
Yunus elinde koli ile bekliyordu içinde 15 adet renkleri
muhteşem olan lomography ler vardı. Gönüllü olarak almak isteyenler her gidilen
yerde fotoğraflar çekecekti ilk başta almamayı düşündüm fakat sonrasında çok
tatlı göründü ve sonuncusunu kaptım. :)
Sofya sokaklarında dolaşıp fotoğraf çekmeye başladık ama
herkesin zıplayarak çekildiği fotoğrafta ben yoktum çünkü az zıplamışım :/ Ama
bir dahaki zıplama fotoğrafında çıkıcam kararlıyım :)
Serbest zamanda Pınar, Cem, Serhat, Hande ve İbrahim ile
keyifli kültür dolu yolculuğumuzu başlattık. En büyük amacımız hediyelik eşya
dükkanı bulmaktı esnafa sorduk ama hiç kimse bilmiyorum diyordu. En sonunda bir
bakkal sahibi teyze bize metro istasyonunda olduğunu söyledi. Paramızı eurodan
levaya çevirttik ben bir kartpostal ve magnet aldım. Sofyada bulunan Mimar
Sinan’ın yapmış olduğu Banyabaşı Camii ye girdik türk bir amca vardı çok
tatlıydı. :) Başörtüsü var mı diye sorduğumuzda bize kapşonlu yeşil bir pardüse verdi
aslında çok mantıklı bir şey Türkiye de bile yok bence olmalı.
Camii yi bitirdikten sonra ise eskiden camii fakat şuanda
kilise olan binaya girdik. Cem kilisede kutsal su ile şişesini doldurmak istedi
ama Pınar ona engel oldu. Cem çok üzüldü aslında bende içebilirdim çünkü su
avrupada çok pahalıymış. Sonrasında hostele dönüp yemek yedik. İyiki kilisede
su içmemişiz Sofya da çeşmeden su içiliyormuş. :)
O akşam dışarı çıkmamız yasaktı çünkü bloglarımızı yazmak
zorundaydık. Pınar ise hostelin resepsiyonundaki süperman tsörtlü çocuktan
akşam gidilmesi eğlenceli olan mekanların isimlerini almıştı. Bizim oraları
gezebilmemiz için Maksut Hoca dan izin almamız lazımdı. Şartımız saat 10 a
kadar tüm görevleri yapalım 10 dan 12 ye kadar dışarda duralımdı. Maksut Hoca
sağolsun bize güvendi ve izin verdi.
Yapmamız gerekenler hemen yurda gidip duş alıp blogları
yazıp fotoğrafları Tuğçeye teslim etmeliydik. Eğlenceli bir şekilde tamamladık
çünkü R&B çalan bir mekana gidecektik elimizde harita vardı ama tarif
almamız gerekti birkaç kişiye sorduk. İstanbul da bir laf vardırya hani sora
sora Bağdat bulunur. Cidden Bağdat caddesinin arabasız halini Sofya da bulduk.
İnsanlar ya içiyodu ya dondurma yiyordu. En sonunda mekanı bulduk açıktı fakat
içerisi bomboştu meğerse Cuma ve Pazar günleri Sofyada eğlence mekanlarında
eğlenilmiyormuş. Takdir ettik tabiki ama Pazar günümüzün orda olması kötü oldu
yada neyse büyük şehirler Pazar gününe denk gelmesin daha iyi :)
Bizde tabi napalım bende 5 leva Pınarda 2 Leva dondurma
alalım dedik onuda alamadık mı iyice moralimiz bozuldu tam sokağın köşesini
dönüyordukki bir casino var kapısının önünde iki kocaman alaaddinin cini gibi
heykel kapıdan girdik belinde bel çantası olan bir kadın pasaportlerımızı
istedi e tabi pasaportta yok. Maksut Hoca nedense bize vermiyo gruptan ayrılıp
kaçıcaz mı düşünüyo anlamadım yani :) Boynumuzdada o sırada hiç çıkartmadığımız gençlik otobüsü boyunluklarımız var
Pınar çok masum bir şekilde kıza kartı göstererek bu olmaz mı diye sordu. Bizim
gözümüzde ne kadar şirin olsa o kız bize giremezsiniz deyip sırıttığında Pınar
altta kalır mı hiç çok para kaybettiniz demiş ben o sırada duymadım eğer
duysaydım koca bir kahkaha patlatmıştım yani :)
Orayada giremeyince döndük hostele yolda diğer odadaki
arkadaşları gördük hadi katta parti yapalım diye kararlaştırdık alt
kattakilerede haber verdik yemek kutularımız otobüste olduğundan yanımızda az
yiyecek vardı herkes çantasındakini çıkardı zaten sadece karşı odamızdakiler
geldi müziksiz partimize :) Ertesi gün öğrendik ki diğerleri şaka yaptığımızı sanmış. Hep birlikte Nihata
vine çektik ve geceyi kendimizce komik bir şekilde tamamlamış olduk. :)
ELİF ARSLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder